Batı'nın yeni hedefi Kafkasya mı?
Batı'nın yeni hedefi Kafkasya mı?
Ukrayna'da 28 aydır devam eden savaşın tarafların hiçbirisinin galibiyetiyle sonuçlanmaması öyle görünüyor ki Batı'yı Rusya'yı yıpratacak yeni cepheler açmaya yöneltti. Dağıstan'da bir süredir devam eden karışıklıklar ABD'nin başını çektiği koalisyonun Kuzey Kafkasya'yı hedef haline getirdiğini gösteriyor. Çünkü bölge zaten iki yüz yılı aşkın süredir, hiç bitmeyen çatışmaların merkezi durumunda.
Kuzey Kafkasya'nın en kalabalık nüfusa ve en fazla etnik-dini çeşitliliğe sahip ülkesi Dağıstan'da hafta sonu kilise ve sinagoglara düzenlenen saldırılarda 15'i polis biri rahip ve 6'sı saldırgan olmak üzere şimdiye kadar 22 kişi yaşamını yitirdi. Ancak bu saldırı ilk değil. Geçtiğimiz nisan ayında Moskova'daki Crocus Belediye Binası'na düzenlenen ve 140 kişinin öldüğü saldırı sonrasında da Dağıstan'da dört kişi tutuklanmış, Rusya ABD'yi suçlamıştı.
Dağıstan, tarihe Rus-Çeçen Savaşları olarak geçen uzun mücadele döneminin kilit ülkesi. Rus işgaline karşı direnişin sembol ismi Şeyh Şamil de direnişini doğduğu Dağıstan'da başlatmış, Çeçenistan topraklarında sürdürmüştü. Rusya'nın 1994'te başlattığı Çeçenistan işgaline karşı verilen mücadelenin son bulduğu yer de yine Dağıstan olmuştu. Çünkü Çeçenistan'ın beşinci Cumhurbaşkanı Dokko Umarov'un Ruslar tarafından katledilmesi sonrası direnişin başına geçen Ali Kebekov Dağıstanlı'ydı. Kebekov, Dağıstan'ın tarihi merkezi Temirhan-Şura'da 2015 yılında ailesiyle birlikte Rus Ordusu tarafından öldürülünceye kadar bu direnişin liderliğini üstlenmişti.
Onun ölümüyle birlikte Kuzey Kafkasya'da Rusya'ya karşı yürütülen savaş bitti. Ancak bölgede oluşan boşluğu Suriye'den Irak'a, Afrika'dan Yemen'e kadar yaptığı tüm eylemlerle Batı'ya fayda sağlayan DEAŞ doldurmaya çalıştı. Çünkü Ali Kebekov hayattayken DEAŞ'ın Kafkasya'da kök salmasına izin vermemişti. Kebekov'u öldürmeyi başaran Rusya 'sahici bir düşmanından' kurtuldu ancak 'ipleri Batı'nın elinde olan' çok sayıda düşmanına da alan açmayı başardı.
ABD, Çeçenistan ve Dağıstan'da bir savaşın çıkmasını istiyor olabilir. Elbette kendi kontrolünde bir savaş. Bunun için uluslararası medyada bir kampanya da başlatabilir. İslam dünyasını kışkırtacak provokatif eylemleri örgütleyebilir. Bunun sonunda İsrail'i mağdur gösterecek saldırılar yaptırtabilir. Tüm bu tehlikelere karşı uyanık olmak gerek.
Şamil Basayev'in Dağıstan'daki ayaklanmaya destek vermek üzere 1999'da 1.400 savaşçıyla başlattığı taarruz hâlâ hafızalarımızda. Basayev bu hareketiyle Dağıstan'da halktan beklediği desteği göremediği gibi, Çeçenistan'dan mağlup olarak ayrılan ve yeniden işgalin fırsatını kollayan Rusya'ya da ikinci bir savaşı başlatma imkânı sunmuştu. Şamil bu huruç harekâtını yapmasaydı da, muhtemelen Rusya yine Çeçenistan'ı işgal edecekti. Fakat Rusya bağımsızlığını tanımak zorunda kaldığı bir ülkeyi böylesine 'pervasızca, üstelik Batı'nın desteğini alarak' yok edebilir miydi? Bu örneği bütünüyle 'iyi niyetle' çıkılmış bir yolun, 'hesapsız ve öngörüsüz' olduğunda nelere sebebiyet verdiğini anlatmak için yazıyorum.
DEAŞ ve türevleri gibi 'habis bir ur' olduğu şüphesiz 'Amerikan üretimi yapıların' ise bölgeyi nasıl büyük felaketlere sürükleyebileceğini anlatmaya gerek yok sanırım.