Özdağ, Kılıçdaroğlu'nun sözüne güvenmemekte haklıymış
Özdağ, Kılıçdaroğlu'nun sözüne güvenmemekte haklıymış
2023 Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda aday olan Sinan Oğan, ikinci tur öncesi hem 'altılı masa' (+HDP) adayı Kemal Kılıçdaroğlu hem de Cumhur İttifakı adayı Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmüş; sonrasında Erdoğan'a destek verme kararı almıştı.
***
Oğan, Kılıçdaroğlu ile görüşmesine ilişkin önceki gün şu açıklamayı yaptı:
'Kılıçdaroğlu bana Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığı, 3 bakanlık teklif etti. Ama ben 'Önceliğim bu değil' dedim. Benim önceliğim bu ülkeyi nasıl yöneteceksiniz? Dedi ki 'Yönetemeyeceğiz. Bize destek olun seçimi kazanalım, ülkeyi bir daha seçime götürelim' dedi.'
***
Kılıçdaroğlu buna ağır bir karşılık verdi:
'Sana bırak üç bakanlık ve Cumhurbaşkanlığı Yardımcılığı vermeyi, boyatmak için ayakkabılarımı bile vermem!'
***
Kılıçdaroğlu, aynı günlerde Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'la da aynı pazarlığı yapmış ve benzer vaatleri vermemiş olsaydı taraftar bulabilirdi.
Ama Özdağ daha uyanıktı ve vaatleri yazılı ve ıslak imzalı olarak almıştı.
Protokole göre Kılıçdaroğlu Özdağ'a, 'İçişleri ve iki bakanlık olmak üzere toplam üç bakanlık; Güvenlik, Adalet ve Ekonomi bürokrasisi öncelikli olmak üzere, bakan yardımcılıkları; bu makamlar ve bağlı birimlerdeki atamalarda bizzat Özdağ ile birlikte karar alınması' sözü vermişti.
Kılıçdaroğlu, sözüne güvenmeyip ıslak imza isteyen, sonra da gizli mutabakatı ifşa eden Ümit Özdağ'a çıt çıkarmadı.
Sözüne güvendiği için ıslak imzalı sözleşme istemeyen Sinan Oğan'a -kendi seviyesini düşürme pahasına- hakaretler ediyor.
Kılıçdaroğlu, 'demokrat dede, Ghandi' görüntüsünün arkasında, yalanları, yaptığı gizli pazarlıklar ve rakiplerinin arkasından organize ettiği ittifaklarla anılmayı hak ediyor.
İyi de oluyor.
Geç de olsa kişilikler, karakterler gün yüzüne çıkıyor.
BİDEN'I KİM YÖNETECEK?
ABD seçmeni, kendi deyimleriyle 'kifayetsiz' ile 'kötü' arasında seçim yapacak.
En iyi seçenek 'kifayetsiz'in seçilmesi!
Tartışmaya ilişkin New York Times'taki yorumlardan birinde şu ifadeler durumu özetliyor:
'Tartışmanın ilk yarım saatinde ülkedeki en etkili Demokratlardan bazıları, Biden hakkında panik notları göndermeye başladı. 81 yaşındaki başkanın kifayetine ilişkin sorular hafiflemedi, aksine şiddetlendi.'
'Tartışma öncesi, Trump'ın sürekli araya girip Biden'ın sözünü kesmesinden endişe ediliyordu. Ama aksine Trump, Biden'ın cümlelerini güçlükle ve kopuk kopuk tamamlasını bekledi, eğleniyor gibi görünüyordu.'
Eski Demokrat başkan Barack Obama da topa girdi.
'Tamam adamımız fena halde zayıf ama ben de sonradan toparlamıştım. Trump daha sağlıklı olabilir ama daha kötü' mealinde moral vermeye çabaladı.
***
Tartışma, bir soruyu da daha ciddi olarak gündeme taşıdı:
Trump seçilirse ABD'yi Trump yönetecek; iyi ya da kötü...
Ama kafasına göre yönetecek!
Biden seçilirse kim yönetecek?
Başkan Yardımcısı Kamala Harris, ilk döneminde göze giremedi.
Biden'dan sonra ortalığı toparlamak için çıktığı TV yayınında da göz doldurmadı.
Dışişleri, Pentagon, CIA, NSA, FBI, FED gibi diplomatik, askeri, istihbari ve finansal kurumlar 'voltran' mı oluşturacak?
ABD, Senato ve Temsilciler Meclisi'nde 'lobi'lere çalışan politikacılara mı kalacak?
Biden, her durumda 'yönetemeyen sembolik başkan' olacak.
***
İki adayın bariz farklarına rağmen tek ve güçlü bir ortak noktaları vardı: Soykırımcı, işgalci İsrail'in yönetimine güçlü destek!
Bu yüzden AKŞAM'da 'Al birini vur ötekine' başlığıyla verdik bu tartışmayı.
Avrupa ülkeleri, sözde 'demokrat' diye Biden'ı destekliyor.
Biden, Filistin'de hangi demokratik ilkeye sadık kaldı?
Soykırıma karşı Gazze'de ateşkes teklifine BMGK'da 'hayır' mı dedi mesela?
***
Avrupa, Biden'ın kazanmasını ummakla birlikte, Trump'ın ikinci dönemini de satın almış görünüyor.
'Trump çok da fazla ileri gidemez' diye düşünüyorlar.
Daha doğrusu 'umuyorlar'...
Zamanında kendi içlerinde de ırkçılığın yükselmeyeceğini 'umuyorlar'dı!
Şimdi aksine, Avrupa için Trump zamanı...
Kendi Trump'ları ile daha iyi anlaşabilirler veya birbirlerine girerler.
Birincisi daha tehlikeli.
'Gelişmiş ülkeler'in düştüğü durum bu.
Sevinilecek bir durum değil.