Türkiye-Irak ilişkilerinin normalleşmesi kimi rahatsız eder?
Türkiye-Irak ilişkilerinin normalleşmesi kimi rahatsız eder?
Körfez savaşları, işgaller ve terörizm kıskacında ‘çökmüş devlet’ konumuna düşmüş Irak’ın durumu Türkiye ile ilişkileri de uzun süre olumsuz etkiledi. Hem bu süreçte ortaya çıkan otorite boşluğu PKK’nın daha çok alan bulmasını sağlarken hem de işgal sonrası yönetimde İran yanlısı Şii grupların hâkim olması Irak’ın Türkiye ile ilişkilerinde bir yandan ABD’nin bir yandan da İran’ın bariyerlerinin ortaya çıkmasına sebep oldu.
Aynı şekilde Kuzey Irak’taki bölgesel yönetimin durumu ilişkileri daha da karmaşık hâle getirmiş, Bağdat’ın uzun süren menfi tavrı sebebiyle Ankara’nın Erbil’le kurduğu ilişkilerden de Bağdat rahatsızlığını dile getirmişti.
Yine PKK ile mücadele için Irak’ta bulunan Türk askerî varlığı, PKK ile mücadelede Irak’ın yetersiz kalması, su meselesi ve Türkmenlerin durumu ile ilgili pek çok gündem maddesi de ilişkilerdeki temel konular olarak kaldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 12 yıl boyunca Bağdat’a ziyarette bulunmamasının bir bakıma sebebi de bunlardı.
Geçtiğimiz günlerde bulunduğumuz Bağdat’ta tüm büyük siyasi hareketlerin liderleri ile görüşme imkânı yakaladık. Bu görüşmelerde Türkiye ile ilişkilerin ne kadar önemli olduğu vurgulanır ve Türkiye’yle anlaşmazlıkların aşılmasının ne kadar çok istendiğinin altı çizilirken geçmişe göre havanın daha olumluya döndüğü görülebiliyordu.
Türk askerinin Irak’ın kuzeyinde PKK ile mücadele için bulunmasını bir egemenlik ihlali olarak gördüklerini ve bunun önemli bir sorun olduğu Iraklı liderler tarafından dile getirilirken PKK’ya karşı kullandıkları tonun sertleştiği de dikkatlerden kaçmıyordu.
Türk kamuoyunda çok bilinmeyen bir husus ise aslında Irak tarafından en çok dile getirilen su meselesidir. Iraklılar Türkiye’nin kendilerine hakları olan miktarda Fırat ve Dicle suyunu vermediğini dile getiriyorlar. Bu nedenle tarımsal üretimlerinin düştüğünü, elektrik kesintilerinin yaşandığını söylüyorlar. Hatta bu konuyu Türkiye’nin PKK ile mücadelesi konusunda bir pazarlık maddesi hâline de getiriyorlar. Elbette Türkiye’den doğan akarsularla ilgili şikayetlerini çok net bir şekilde ifade edebilen Irak kamuoyunun söz konusu İran’dan gelen akarsular olduğunda çok da ses çıkaramadığını da not etmek gerek.
Irak’ta başbakanlık koltuğuna bir süre önce oturan Sudani’nin Irak’ın devlet olma hâline tekrar kavuşması, devlet otoritesinin sağlanması konusunda önemli mesafe aldığını Irak’ta pek çok kesim dile getiriyor.
Daha da önemlisi ABD ve İran vesayetlerine karşı daha özerk bir pozisyonu savunduğu da görülebiliyor. Bu en çok da Türkiye ile ilişkiler konusunda kendisini gösteriyor.
PKK’nın yasaklı örgütler listesine alınması bunun işaretlerinden biri olarak görülüyor.
Aynı şekilde ‘Kalkınma Yolu’ adı verilen projenin gündeme gelmesi de yeni bir döneme işaret ediyor. Basra Körfezi’ndeki Büyük Faw Limanı’ndan Türkiye’ye ve oradan Avrupa’ya uzanacak karayolu ve demiryolu projesi yalnızca Irak’ın Türkiye ile ticaretini değil Pasifik Avrupa ticaret yolları bakımından sunacağı avantajlarla da tüm dünya ticaretinin ana güzergâhı olabilecek büyük bir potansiyeli gösteriyor.
Tabii, Kalkınma Yolu’nun hayata geçmesi için yolun geçtiği güzergâhta bulunan PKK varlığını, terör kamplarını, yerleşim yerlerini temizlemek gerekiyor. Bu konuda Irak ve Türkiye’nin birlikte operasyon yapması gerekiyor ve Irak’ta yapılacak bir operasyonun bu kadar konuşulmasının bir sebebini de bu teşkil ediyor.
Neticede Irak #8211; Türkiye ilişkilerinde yeni bir dönem başlıyor. Pek çok zorluğu da barındıran bir süreç bizleri beklerken bu süreçten en çok rahatsız olacakların başında da ABD ve İran geliyor. Türkiye ile Irak ilişkilerinin normalleşmesinin hem onların Irak üzerindeki vesayetlerine zarar vereceğinden hem de güçlenmesini, bölgesel lider ülke olmasını istemedikleri Türkiye’ye güç katacağından rahatsız olacakları açık.