Binlerce Peter Pan Vaaar!

Bilginin gücüyle aramızı nasıl bu kadar açtık? Hiç büyümemiş yetişkinler, Peter Pan Sendromuyla açıklanıyor psikoloji biliminde. Çocuklukta ana-babalarından itaat etmeleri gerektiğini öğrenmişlerse, demek otoriteyle ilişkileri de öyle devam ediyor hayatları boyunca. Ne yapmaları gerektiğini söyleyecek birileri lazım hep… Ya her şey aslında Peter Pan olmaktan ileri geliyorsa? Biz neden büyümedik o zaman?

Herkes kendini kurtarır, olan sana olur! En pısırık ve en berbat kestirmeyi gösteren dahiyane ebeveyn nasihatımız! Kaçanlar cesurdur, direnenler mi korkak yani? – yok, herkes kurnaz, sen de çok safsın ya, ondan… Yahu herkes kendini kurtardıysa, birileri nasıl ortada kaldı? Mistik bir dayanışmaları, gizli bir çıkış haritaları var kesin. Amannn, zaten anlayanlar kurtuluyorsa, anlamayanlara da olan olsun artık. Onlarla mı uğraşacağız?..

Bir de “yemek buldun ye, dayak buldun kaç” diye ultra-abuk bir öğüt daha var, açgözlülük ve korkaklığın güzel Türkçemizin inceliklerini kullanıp böyle güzel kafiyelerle, ruhlarımıza ince ince işlenmesini de esefle kınıyorum. Her sofraya oturulmaz, her dayaktan kaçılmaz. Bu öğütleri verenlerin acilen susmasını, Sıla’nın dipçik gibi sağlam duracaksın ayakta diyen Aslan Gibi şarkısını son ses açıp çocuklarına ezber ettirmelerini diliyorum. Daha onurlu sonuçlar verir.

Bugün cesaretle, korkusuzca gazetecilik yapanların evlerinde bu öğütlerin asla yer bulmadığına, aslan gibi yetiştirildiklerine iddiaya girdiğimi de açıklayıp, bak bak bak havası da bin beş yüz sesleriniz eşliğinde noktayı koyayım.

Barış Pehlivan, gazeteci. Yazı ve yayınlarından tanıyorsunuzdur. Tanımıyorsanız da dert değil, mevzumuz gazeteci olması değil, yazmaya devam ettiği sürece nasıl bir hayat yaşamak zorunda bırakıldığı… Çünkü Barış demek, cezaevi demek. Gazetecilik hayatı neyi, nasıl yazacağını düşünmek kadar, adliye koridorlarında “neden yazdığı” sorusuna yanıt vermekle geçiriyor. Hakkında açılmış en az 150 soruşturma, sayısız dava var. Sayısını kendi bile hatırlamıyor artık. Yazıyor – şikayet ediliyor – ifadeye gidiyor –soruşturuluyor – karar veriliyor – dava açılıyor – ceza alıyor, ya da almıyor – haydi cezaevine ya da evine… Barış’ın kısır döngüsünü anlamak için bir önceki cümleyi en az 150 kez içinizden tekrar edin lütfen! Sinir sisteminiz okurken bozulsun, ben beşinci tekrarda bıraktım. Ve biz bunu git-gel adliye/cezaevi yollarında yaşayarak akıl ve ruh sağlığını korumaya çalışan Barış’tan değil de (e ona müstahak, yapmasın sakıncalı bağzı şeyler) sevdiğimiz bir insandan, evladımızdan, en yakın dostumuzdan, yakın bir komşumuzdan bekleyelim mesela. Empati ne kötü şey! Hoop, hak vermeye başlıyorsun… Asla vazgeçmeyeceğiniz siyasi bir duruşunuz varsa ve bundan ekmek yiyorsanız, zehriniz empati olur, aman diyim!

binlerce peter pan vaaar!

Binlerce Peter Pan Vaaar!

“Kessin yapıyoduuur terss biii şeyler” diyen iç sesinizi de aman susturmaya çalışmayın. Soru sormak, gerçeği istemek, doğrusu neymiş diye bakmak; insanlığın onurundandır. Sorun tabii, “Kim bu Barış Pehlivan” deyin. En doğal hakkınız. Okur olmak; tüm gazetecilerin sizin haklarınıza koşulsuz ve temiz hizmet ettiğini beklemek, demektir. Hepimiz, bizi okusun okumasın ayırmadan, bu ülkenin tüm vatandaşlarına sonsuz ve üstelik üç kuruş maaşlarla hizmet etmek için buradayız. Hava, su, gazeteci. Nokta.

“Madem bu kadar sık hapse atılıyor, her çıktığında da yeni bir suç işliyor, e hiç çıkarmasınlar o zaman” da deyin. Tutukla bırak, hüküm giydir bırak, ne gerek var? Madem yalan yanlış şeyler yazıyor? deyin, deyin, sesli deyin. Çünkü amacımız konuşmak, amacımız sesimizin yükselmesi, amacımız körü körüne taraf tutmak değil, sora sora doğruyu bulmak. Hayırdır Barış, sen kime çalışıyorsun da deyin…

Bakın, Barış hüküm giydiği davaları, şikayet konusu olan yayınlarının hukuki arka planını defalarca yazdı. Yargılama süreçlerini belgeleriyle bıkmadan usanmadan anlattı. Dünya kadar yaşlı başlı, artık aynadan çok baktıkları TCK ciltlerine dönmüş yorgun yüzleriyle koca koca hukukçular anlattı. Tekrar üzerinden geçecek değilim. Bkz; Prof. Dr. Google.

Barış önümüzdeki hafta yeniden -beşinci kez- cezaevine gönderilecek. Bu sefer ki karar, bir yazısına konu olan bir Yargıtay üyesinin yaptığı şikayetin davaya dönüşmesi. Yazı bir ihbara, kulaktan kulağa bir bilgiye, bir iddiaya falan dayanmıyormuş. Açık mahkeme kayıtlarından yararlanılarak yazılmış. Şikayete konu olan bu yazısıyla ilgili kesinleşmiş bir karar da henüz yok, hukuki süreç işliyormuş. Ama bir önceki davasında tahliye edilmesine neden olan kararın bir koşulu varmış: “Bir dava bile açılması bu süreçte, tekrar içeri girmesine neden olabilir…” denmiş. Bu davadan değil yani, bir önceki davanın şartından, cezaevi yolu kesinleşmiş. Belki bu yeni davadan beraat edecekmiş. Fark etmiyormuş. Yine de gidecekmiş.

Gazetecilik diye bir meslek yok. Gazetecilik yapmaya çalışmak diye bir meslek var. Nasıl bu hale geldiğimizin, hangi savaşı nerede kaybettiğimizin, nerede çok mağlup – nerede çok galip geldiğimizin yanıtları o kadar çok ve detaylı ki, bir yazıyla işin içinden çıkmak mümkün değil. Ama şunun altını çizelim: Gazetecilik doğduğu günden buyana böyle. Hiçbir dönem gazeteciler için gerçek ve tam bir özgürlük alanı olmadı. İdeal gazetecilikte zaten amaç kötü kokular aldığınız yere burnunuzu sokup, hayırdır burada ne dönüyor demek olduğundan; o burnun koku alamayacak hale getirilmesi ön şartı vardır. Hep böyleydi, racon bu. O yüzden gazetecileri halk ister, otoriteler değil. O yüzden gazeteciler halka çalışır, otoritelere veya otoritelerle değil. Çok iyi bildiğiniz yandaş medya/muhalif medya tanımlamalarını deşmeye gerek yok, gazeteci – vatandaş – siyasetçi kol kola bu düzeni hep beraber yarattık -ay benimle ne alakası var, ben izleyiciyim diyenler olacaktır, işin reyting başarısı da size ait…

E sonuçta da bazı berbat şeyler oldu.

Mesela ne oldu? Gazetecilik suç oldu! Nasıl oldu? Hakaret dendi, oldu. Yazılmaması gerekirdi dendi, oldu. Terör örgütüne yardım ediyor dendi, oldu.

Hiçbir gazeteci suç işlemez değildir. Ama hukuk, eylemlerle ilgilidir. Kanıtlara bakar. Bakıldı mı, işte orada bu soruyu biz gazeteciler sorunca hiç işe yaramıyor. Zaten birbirimizi yeme noktasındayız, birimizin dediğini diğeri duymuyor. E o zaman, bu soruları kim soracak?

Mesela siz soruyor musunuz kendinize, yahu bir sürü gazeteci neden içeride diye? Kesin nedeniyle ama, muhaliftir ondan falan diye değil, kesin eylemlerine bakıyor musunuz?

Mesela siz sabahın köründe aniden kapınız çalarsa, kargo mu geldi sanıyorsunuz? Türkiye’de uzun süredir birçok gazeteci, polis tutuklama emriyle kapıya gelmiş olabilir, diyerek açıyor o kapıyı, biliyor musunuz?

İçinize siniyor mu mesela? Benim sinmiyor.

Türk basın tarihi boyunca hiçbir dönemde itibarımızı da bu kadar kaybetmedik. Haklısınız. Yalan haberler, seviyesi giderek düşen yayınlar, taraflı yazılar, taraflı yorumlar, her gelene eyvallah demek falan derken sarmala girdik. Bin beş yüz tane madde sıralarım, yorumlarken dizi yazı çıkar, okumaz bırakırsınız, bilmediğiniz de hiçbir şey yazamam. Hepimiz oradaydık sonuçta.

Biz buraya nasıl geldik? Ya da neden bir adım ileri gidemedik?

Başa dönelim, Türkiye’de geleneksel çocuk yetiştirmenin özü, ana babaya itaate dayanır. Bunun tersi, özgürlüğün ön planda olduğu yetiştirme tarzıdır. Çocuğun kendi adına karar verdiği, istediklerini ve istemediklerini söyleyebildikleri evlerdir yani. İdeal olanı hangisi? İtaat eden diyorsanız, köleliğe övgüde bulunuyorsunuz. Ahlak 101 – oturun sıfır. Sizin çocuğunuz sürekli bir onaylanma ve beğenilme ihtiyacı içinde olacak. Övgü alsın, kabul görsün diye kimin gemisine binerse ona kaptan diyecek. Peki ya çocuğuma özgürlük diyorsanız? Herkes kendini kurtarır olan sizinkine olur, başta söyledim.

İşte devletle ya da bağlanmışsanız siyasi otoriteyle olan ilişki de tam olarak böyle. Ana babadan ne gördüyseniz, devletten de, her türlü otoriteden de onu bekliyorsunuz. Sizi korkutacak, belki tehdit edecek – siz susacaksanız. Size ne yapmanız gerektiğini söyleyecek – yapacaksınız. Size kimi düşman ilan etmeniz gerektiğini gösterecek – saldıracaksınız. Kötü değilsiniz. Aptal ya da cahil de değilsiniz. Çünkü hiç büyümediniz.

Bu sendromun bilimsel bir adı var: Peter Pan! Peter, hiç büyümeyen bir çocuğu simgeliyor psikoloji biliminde. Psikanalist Dr. Dan Kiley, 30’lu yaşların sonrasında yetişkin görünümlü çocukları Peter Pan Sendromu ile tanımlıyor ve büyümeyen bireylerin ruh sağlığının tehlikede olduğunu söylüyor. Hiç büyümeyen çocuklar, sorumsuz, tedirgin ve yalnız… Sürekli sığınma ihtiyacı içinde. Gizliden öfkeliler de… Çünkü gruplarına boyun eğmek zorundalar, baskı var üzerlerinde, ait oldukları topluluk içinde kabul görme beklentisi gibi çok ağır bir hastalıkları var.

Tanıdık geldi mi? Aaa biziz bu ayol!

Yani kessin yapmıştır bir şey diyenler, böyle karar verilmişse, vardır bir sebebi deme eğiliminde olanlara bakalım; belki de haklıdırlar. Belki de her detayına hakimdirler ve doğrudurlar. Konumuz kimsenin haklılığı ya da haksızlığına hüküm getirmek değil.

Ama ya her şey aslında Peter Pan olmaktan ileri geliyorsa? Biz neden büyümedik o zaman?

Boyun eğme davranışlarının kökeninde sosyo-demografik nedenler var. Yani coğrafyan kaderindir ilkesi. Otoritenin koyduğu kurallara ve verdiği buyruklara uygun hareket etme güdümüz yaygın. Çok da haklı nedenleri var, insanların başlarına neler neler geldi bu topraklarda…

O yüzden gazetecileri anlamıyor, gazetecilere sahip çıkmıyor, gazetecilerin işini yapmasına engel olana engel olamıyoruz. Toplum içinde yer edinme alışkanlıklarımız, çoğu zaman gerçekleri sorgulamamıza engel oluyor. Öyle bir perde iniyor ki göze, artık sahnede oynanan oyunu görmeye imkan yok.

Peki, büyümüş, dünyanın kirlendiğini anlamış ve gözüne perde inmeden bakabilme olgunluğuna erişmiş insanlar ne yapıyor? Evde pankart hazırlıyorlar falan demeyeceğim elbette. Bu ülkede tek bir gazeteciye yazısı için dava açılsa, bu işin aslı neymiş diye sorup, dönüp meselenin özüne bir kez olsun bakıyorlar. Hepsi bu.

Bu ülkede tarih boyunca düşünceleri yüzünden ne kadar çok gazeteci cezaevinde yıllarını geçirdi biliyor musunuz?

Ve ne kadar çok gazeteci öldürüldü?

Neden? Siz görün, duyun, anlayın diye. Bilin diye. Bilmesek de hiçççççç fark etmez, o bilmediğimiz yerlerde bazı yanlışlar doğrularla yer değiştirsin diye. Gazeteciliğin tanımı budur. Başka türlüsü yoktur. Herkes de böyle gazetecilik yapmıyor elbette. Basit de bir sağlaması var: Malumunuz gerçeklerin er ya da geç ortaya çıkma gibi bir huyu vardır. Ve tarih iyileri iyi, kötüleri kötü diye yazar.

O zaman ne yapalım? Gazetecilerinize sahip çıkın! Siz çıkmazsanız kim çıkacak? Biz zaten bölündük, yıprandık, ayrıldık, bıraktık, bırakamadık, aramıza namertler karıştı, kavgaya tutuştuk, dayak attık/dayak yedik, üzüldük, çok üzüldük, hastalandık. Olsun, siz gazetecilerinize sahip çıkarsanız, gerçeklerin peşine düşerseniz, tüm bu acımasız şartlara rağmen orada durmaya devam ederseniz iyileşiriz. Kimin haklı ya da kimin haksız, kimin dürüst ya da kimin yalancı olduğuna kendi özgür iradenizle karar verin. Okumak, büyütür de. Peter Pan’ların da Allah iyiliğini versin ne diyeyim, artık onlar da kendi şifasını kendi bulsun.

Hayatın önünüzde düğmelerini iliklemesini dilerim. Malumunuz; binlerce dansöz var!

Şükran Pakkan kimdir?

Doç. Dr. Şükran Pakkan, Ege Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü mezunudur. Birkbeck University Morley College’de Medya ve Gazetecilik eğitimi almış, yüksek lisans ve doktorasını İstanbul Üniversitesi’nde tamamlamıştır.

Mesleğe İzmir’de politika ve ekonomi muhabiri olarak başlayan Pakkan, London Weekend Television (Channel 5), Women’s Journal, Milliyet Gazetesi, Al Jazeera Türk TV, Al Jazeera English, HaberTürk TV gibi ulusal ve uluslararası medya kuruluşlarının haber merkezlerinde 25 yılı aşkın süre aktif gazetecilik yapmıştır. Akademik ve medya kariyeri boyunca başta Türkiye, Amerika, İngiltere ve Katar’da olmak üzere ulusal ve uluslararası çapta medya ve editoryal program, eğitime, sunum ve seminerlere konuşmacı ya da eğitimci olarak katılan Pakkan, “Bülent Dikmener Gazetecilik Ödülü” ve “Sedat Simavi Belgesel Ödülü” başta olmak üzere birçok ödülünün de sahibidir.

Gazeteci Hrant Dink’e yönelik suikast sürecinde medyayı konu alan “Neler Yapmadık Şu Vatan İçin” ile dijitalleşmenin gazeteciliğin üzerine etkilerini inceleyen “Gazeteciliğin Geleceği” isimli kitapların yazarıdır. “Unutmak ya da Unutmamak: Unutulma Hakkının Gazetecilik Perspektifinden Uygulanabilirliği” başlıklı kitabın da ortak yazarıdır.

Uzun yıllardır üniversitelerde medya, televizyonculuk ve gazetecilik dersleri vermekte, kurucusu olduğu Newsroom Media’da kariyerine yapımcı ve yayıncı olarak devam etmektedir.

  ]]>

OTHER NEWS

20 minutes ago

CNN political commentator, GOP adviser Alice Stewart dead at 58

20 minutes ago

Mike Zimmer will call plays from the sideline this season

20 minutes ago

No. 1 Notre Dame knocks Georgetown out of NCAA men’s lacrosse tourney

20 minutes ago

OpenAI founders Sam Altman and Greg Brockman go on the defensive after top safety researchers quit

20 minutes ago

Elite Prospects Scout Ranks Montreal Canadiens' Draft Options | Canadiens Connection podcast ep 296

20 minutes ago

Joe Burrow far up way-too-early MVP rankings

20 minutes ago

Cannes Classics Title ‘The Churning': Inside the Restoration of 1976 Indian Masterpiece

21 minutes ago

Cruise line offers retirees concerned about inflation a 'new way of life'

24 minutes ago

Alberta cancer patients left waiting for care over lack of available oncologists

26 minutes ago

The Linc - Eagles praised for being “offseason dominators”

26 minutes ago

Major Concern for Caitlin Clark Emerges After Indiana Fever's 0-3 Start

26 minutes ago

A Cannes-do attitude to Europe’s film fund

26 minutes ago

Eagles Top 3 Easiest Games on Schedule: No Giants, QB Daniel Jones?

26 minutes ago

‘Hopefully… it’s not as bad as it looks’ – England sweat over Ellis Genge’s fitness for All Blacks Tests

26 minutes ago

Britain's Got Talent faces ANOTHER fix row as viewers accuse judges Simon Cowell and Amanda Holden of being involved in 'planned' magic act

27 minutes ago

Ukraine investigates civilian injuries, battles rage in Kharkiv region

27 minutes ago

Tiger Woods blames one big factor for missing the cut at PGA Championship

27 minutes ago

Plot to destroy peace in Punjab: SAD manifesto

27 minutes ago

Pros hate it—but here's how they play 'mudball golf'

32 minutes ago

No body cam footage of Scottie Scheffler’s arrest: Louisville mayor

32 minutes ago

Wexford company’s marmalade wins world award

32 minutes ago

Rough start for Scheffler sends him down the leaderboard after 9 holes at PGA Championship

33 minutes ago

The Blockout 2024: why the ‘digital guillotine’ is causing celebrities like Kim Kardashian to lose followers

33 minutes ago

Mohammad Rasoulof Details His ‘Exhausting and Dangerous' Escape from Iran Before ‘The Seed of the Sacred Fig' Debuts at Cannes

33 minutes ago

Ireland's Anthony Cacace stuns Joe Cordina to become world champion

33 minutes ago

Notre Dame Freshman Bodie Kahoun Is Ready To Compete

33 minutes ago

10th Mountain Division gets three new aces for drone kills

33 minutes ago

First Black man who trained as astronaut finally going to space at 90 on Bezos rocket

33 minutes ago

Corrie's Lisa George is at risk of going blind and worries she may never act again

33 minutes ago

Businessman Tony O'Reilly has died aged 88

33 minutes ago

Caitlin Clark Makes A Request To WNBA Fans Amid Early Struggles

33 minutes ago

Shapps orders urgent review to find aircraft for paratroopers to mark D-Day

33 minutes ago

Zelensky: Ukraine repels Russian assault on Chasiv Yar, Russia loses troops near Kharkiv

34 minutes ago

Thousands of pro-Palestine protesters march in London and call for ceasefire

37 minutes ago

DeLuca’s two-run homer lifts Rays over Jays 5-4

37 minutes ago

‘American Idol’ Season 22 Finale: Katy Perry Prepares For Emotional Goodbye Saying, “I Think I Will Be Crying At Anything”

37 minutes ago

Guy Maddin’s ‘Rumours’ Starring Cate Blanchett Gets Nearly Six-Minute Ovation In Cannes Debut

37 minutes ago

Jimmy Kimmel Will Moderate Conversation With Joe Biden And Barack Obama At President’s Next L.A. Fundraiser

38 minutes ago

Erik ten Hag insists Man United are in a BETTER position now than they were 12 months ago... as he denies claims that a failure to qualify for Europe will limit their ability to sign top players

39 minutes ago

TV sports presenter 'is arrested on suspicion of raping a child after police carried out raid of the star's home' - before 'releasing him on bail' pending further enquiries

Kênh khám phá trải nghiệm của giới trẻ, thế giới du lịch